19 Ocak 2014 Pazar

Deniz Salyangozları ve Akrabaları

Yay
gın Adı: Kule kabuklular, taşböcekleri, fıçı salyangozlar, miğfer salyangozları, terlik deniz minaresi.

Takım: Mesogastropoda.

Alt Takım: Prosbranchla (önden solungaçlılar).

Sınıf: Karından bacaklılar.

Tür Sayısı: Bilinmiyor.

Boyutları: 1 mm ile 45 cm.

Fiziksel Özellikleri: Yetişkin vücudu genelde asimetrik, sarmal yapılı ve sargı şeklinde. Bir ya da iki duyumsal dokunacın bulunduğu kafa, normalde koşullar altında iyi gelişmiş. Genelde kafada gözler, statokist, ağız ve dişli dil bulunur. İki koni biçimli (deniz minaresi) ya da sarmal kabuk.
Kısalmış ya da eksik kabuk (kabuksuz salyangoz).

Alışkanlıkları: Yetişkinler genelde deniz dibinde yaşar. Bazıları sal üzerindeki baloncuklarda yüzer. Hareket, ayaklarıyla sürünerek olur.

Yaşam Çizgisi: Ayrı cinsiyetliler ya da çift cinsiyetliler. Çiftleşme olabilir. Çoğu deniz formunda döllenmiş yumurta ince planktonik larvaya dönüşür.

Beslenme Tarzı: Otçul ya da etobur.

Yaşam Alanı: Hemen hemen her denizde, genellikle kayaların üstünde, resiflerde ya da diğer sert yüzeylerde yaşarlar.

Yeryüzünde Dağılımı: Dünyanın tüm deniz ve okyanusları, genellikle sığ sular.

Hortumlu salyangozlar karından bacaklıların en fazla evrimleşmiş takımlarından. Çoğunun bükülmüş sekiz şeklindeki vücut yapısı örteneğin ve gelişim sırasında vücut organlarının rotasyonunun bir sonucu.

4767_solucan1Hortumlu Salyangoz’ların birçok üyesi, deniz ortamlarını daha büyük ölçüde istifade etmesine imkân veren solunum ve üreme sistemlerinde evrimsel ilerlemeler kaydetti. Solungaç basitleşti. Ekseni örtenek duvarına kaynamıştır. Böylece geride tortuların toplanabileceği bir paket kalmamıştır. Dolayısıyla hayvanlar içinde daha fazla tortu olan suya atılırlar. Çoğu erkek hortumlu solucanda bulunan sağ boşaltım kanalı üreme için özelleştirilmiş -açık kısmı, kafanın sağ tarafına yerleştirilen, spermi penise taşıyan kafa tarafına giden oluğa açılır. Dişi üreme kanalı (yumurta kanalı) da değişime uğradı. Daha sıkı ve anüsün sağına, örteneğin uç kısmına uzanmakta. Böylece penis rahatlıkla ulaşılabilir. Çünkü sperm transferi dişinin vücudunun içinde gerçekleşir. Deniz suyu spermin yumurtalıklara ulaşması için mutlaka gerekli değildir.

Cinsiyet Değişikliği

Çoğu hortumlu solucanda cinsiyetler ayrı olsa da, çift cinsiyetliliğe doğru bir eğilim mevcut. Mesela, Crepidula fornicata’ya mensup bireyler hayata erkek olarak başlar. Akabinde üreme organları tekrardan şekillenir ve dişi olurlar. Salyangozların iki familyası tipik hortumlu solucanlar olarak düşünülür. Neriteler (Neritidae familyası) neredeyse yalnızca tropik bölgelerde bulunur. Genelde küçükler. Fakat kabuğun ilk kıvrımı oldukça geniş.

Deniz Yumuşakçası Kabukları ve Tropikal Deniz Salyangozları4767_solucan3

Deniz yumuşakçası kabukları ve tropikal deniz salyangozları tropikal kuşakta iyi bilinen türlerden. Fakat onların aynı zamanda daha soğuk iklimlerde de Avrupa pelikan-ayak kabuğu Aporrhais pes-pelecani gibi akrabaları var. Bu hayvanın kabuğunun dudağı, su sütunu ve çamurda organik materyallerden beslendiği yerde çökeltide yuvalanmış uzanırken nefes almasını sağlayan kanat benzeri uzantıya sahip. Strombus gigas, Karayip Denizi’nde yaşayan deniz kabuklusu türü. Büyük deniz kabukluları otla beslenir ve narin yosun püsküllerini yerler. Ayaklarını kullanarak, karakteristik sendeleme şeklinde öne doğru hareket ederler. Büyük oranda görme yeteneğine bel bağlarlar. Gözleri, çoğu zaman kafa dokunaçlarından daha belirgin göz saplarının üzerinde.

Tropikal deniz salyangozlarının, Cyprea gibi Hint Okyanusu’na dağılmış birçok tropik örneği olan geniş grupları var. Tropikal deniz salyangozlarının en iyi özelliği kabuğunun güzelce parlatılmış görüntüsü. Kabuk, örtenek mukozası ile kaplanmış. Dolayısıyla darbe ve sıyrıklardan korunur. Çoğu tropikal deniz salyangozu özel besinlere gerek duyar. Bazı türleri sadece oktokorallarve koloniye ait deniz fırlatıcıları gibi avlarla (genellikle sedanter) beslenir.

Düşünen Adam Heykeli

4778_dusunen_adamDüşünen Adam ya da Düşünen Adam Heykeli, 1880 yılında alçıdan ve 1904 tarihinde bronzdan Auguste Rodin tarafından Fransa’da yapılan heykeldir. Rodin Heykeli (orijinal dilindeki adı Le Penseur) olarak ta adlandırılan heykel, felsefik ve derinliği olan düşünceyi anlatan simgelerden bir tanesidir.

Üzerindeki son çalışmalar, 1906 tarihinde bitirilen heykel, 1922 yılından beri Paris’te Rodin Müzesinde bulunmaktadır. Orijinal eser yaklaşık olarak 1,85 metre boyutlarında oturan bir yandan da sağ eliyle çenesini destekleyen sol eli sol bacağının üstünde duran çıplak bir erkek modelidir. Felsefik yaklaşımlardan dolayı oturan ve derin düşünce halinde görünen figürün aynı zamanda ruhsal bir dinginlik içinde olduğu da kabul edilebilir. Heykelin yapılma fikri ise, bir komisyon tarafından Paris’e yeni bir kapı tasvirinin yapılması isteğiyle doğmuştur. Rodin modern Avrupa’nın fikir babalarından sayılan Dante’nin İlahi Komedya adlı eserinde betimlediği Cehennem, Araf ve Cennet bölümlerinden özellikle Cehennem tasvirlerinin etkisinde kalarak ve onlardan ilham alarak çalışmalara başlamıştır. İlk olarak ‘Cehennem Kapıları’ tasvirini ön planda tutan Rodin bu aşamada önceleri çok çok daha küçük ve farklı heykel figürleri yapmayı planlamıştır. Hayatının yaklaşık olarak 10 yılını bu işe ayıran Rodi’n’in düşünceleri çeşitli aşamalardan geçmiş ve Düşünen Adam Heykelini de içeren ‘Cehennem Kapıları’ adlı eseri ortaya çıkmıştır. Rodi’n’in yaptığı heykelin çıplak olması Dante’’nin eserinden ciddi anlamda bağımsızlık göstermesi bazı tepkilere neden olsa bile heykeltıraşa oldukça ün kazandırmış bir yapıttır. 20’li yaşlarda eserler vermeye başlayan sanatçı Düşünen Adam Heykelinin ilk örneğini en verimli dönemi olan 40′’lı yaşlarda yapmıştır.

4778_dusunen_adam1

Kendine özgü karakteriyle sanat hayatı boyunca ya çok sevilip benimsenen ya da nefret edilen adam konumunda olan Rodin’in aynı zamanda yine çıplak olarak ortaya çıkardığı Victor Hugo Heykeli ve insanlara üsten bakan göbekli bir Honore de Balzac Heykeli de bulunmaktadır. Bu iki heykelde Düşünen Adam Heykeli kadar tepki çekmiştir ve toplumu ikiye bölmüştür. Heykel döküm yöntemiyle yapılmış ve 1906’da Pantheon’un önüne yerleştirilmiştir. 1916 yılında yaptığı tüm eserleri devletine bırakan Rodin 1917 yılında öldüğünde eskiden kaldığı otel müze haline getirilmiş ve eserlerinin çoğu oraya toplanmıştır. Sanatçının mezarının yanında da heykelin bir kopyası bulunmaktadır. Rodin daha çok izlenimsel hareket edip eserleri üzerinde düşünmeyi seçmiş ve belki de kendi benliğinden de yansımalar taşıyan düşünen felsefik adam yorumuyla ortaya çıkardığı heykelle dünya çapında bir ün kazanmıştır.

Onlarca farklı ülkede onlarca farklı yerde kopyası bulunan heykelin genel olarak tercih edildiği mekânlar Japonya, Avusturalya, Vatikan, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İngiltere gibi ülkelerde sanat müzeleri ya da üniversiteler olmuştur. Aynı zamanda Arjantin’de parlamento binası önünde heykelin bir kopyası bulunmaktadır. Ülkemizdeyse heykel 1950’li yıllarda ilginç bir şekilde Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin bahçesine dikilmiştir. Yapımı konusunda oldukça ilginç bir hikâye olan heykel ödeneksizlikler yüzünden hastane müdürünün isteğiyle o dönem hastanede yatan ve heykele yatkınlığı olan bir hasta tarafından yapılmaya başlanmış bitim aşamasında hastanın yüksek bir miktar para talep etmesi sonucu çeneyi destekleyen sağ el hariç yapılan kısmı aylarca bitirilmeyi beklemiştir. Sonrasında hastaneye yatan ve heykeli bitirebilirse taburcu olma sözü verilen başka bir hasta tarafından bitirilmiştir. Aynı zamanda o dönem neden Rodin’in bu heykelinin tercih edildiği sorusu gündeme gelmiş ve hastane yönetimi aslında hastaların dışarıdakilere üzülüp onları düşündüklerini ve bu yüzden böyle bir heykel seçildiğini dile getirmiştir.

Heykel; dünya üzerinde çok farklı ülkelerde çok farklı kültürlerin içinde olsa bile felsefik ve özgür düşüncenin sembolü haline gelmişken ülkemizde zamanla Dante ve Rodin’i bile geride bırakıp enteresan bir biçimde akıl hastalığının sembolü haline gelmiş tek örnektir. Aynı zamanda eserin bir kopyası 2006 yılında İstanbul Sakıp Sabancı Müzesinde sergilenmiştir

Köroğlu Kimdir?

Köroğlu, on altıncı yüzyılda yaşadığı düşünülen halk şairlerimizdendir. Doğum ve ölüm tarihi hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Bolu iline bağlı Dörtdivan ilçesinde yaşamıştır. Oldukça cesur ve kahraman bir yapıya sahiptir. Ayrıca özgürlüğü için mücadele eder. Yaşadığı dönemde yapılan haksızlıklara karşı baş kaldırır. Valilerin halktan zorla vergi topladığı, askerlerini halkın üzerine gönderdiği, halkı bezdirdiği, halkın bu haksızlığa karşı koyan bir kahramana ihtiyaç duyduğu zamanda Köroğlu’nun ortaya çıkması halk için bir kurtuluş umudu olmuştur.

Destansı Yaşamı

Bolu beyi atları çok sevmektedir. Seyisi Yusuf’tan kendisine güzel bir at bulup yetiştirmesini ister. Yusuf aramaları sonucunda bir tay bulur ve tayı yetiştirmeye başlar. Tayı görmeye gelen Bolu beyi tayı beğenmez ve Yusuf’un bu tayı seçmekle kendisine hakaret ettiğini düşünür ve Yusuf’un gözlerine mil çektirerek Yusuf’u kör ettirir. Yusuf’un oğlu Ruşen Ali( Köroğlu) ile birlikte tayı eğitir. Tay eğitim sonucunda istenilen özelliklere sahip bir küheylan olur. Bu arada Ruşen Ali de büyümüş yiğit bir delikanlı olmuştur. Bir gece Yusuf bir rüya görür. Rüyasında Bingöl dağından gelip Aras ırmağına karışacak üç köpüğü içmesi gerektiğini, köpükleri içince hem gençliğini kazanacağını hem de gözlerinin açılacağını görür. Eğer bunlar gerçekleşirse Yusuf Bolu beyinden intikamını alacaktır. Rüya üzerine yola çıkan baba oğul ırmağa varınca gelen köpükleri Ruşen Ali kendisi içer ve babasına köpüksüz su verir. Bunu yapmaktaki amacı babasının intikamını almaktır. Bu üç köpük Ruşen Ali’ye şairlik, sonsuz yaşam ve yiğitlik kazandırır. Kısa bir süre sonra babası ölür. Ölürken Ruşen Ali’ye Bolu beyinden intikamını almasını vasiyet eder.

4777_koroglu1

Bu olaydan sonra Ruşen Ali dağa çıkar. Kanun kaçaklarını yanına alır, küçük bir ordu kurar. Kervanların önünü keser. Zenginden alır fakire verir. Bu arada ünü çevreye yayılır ve Köroğlu adıyla anılmaya başlar. Ayvaz adındaki bir çocuğu kaçırarak evlat edinir. Bolu beyinin kız kardeşini kaçırır ve onunla evlenir. Yeterince güçlendiğine inanınca Bolu’yu basar, yakar, yıkar. Bolu beyinden babasının intikamını alır. Tüfeğin icat edildiği dönemde şiirinde söylediği “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu.” sözü günümüzde bile kullanılmaktadır. Bu sözden sonrada arkadaşlarına dağılmalarını söyleyerek kırklara karıştığı, kaybolduğu söylenir. Bazı tarihçiler Köroğlu’nun yalnızca bir eşkıya olduğunu kabul eder. Şair olan Köroğlu’nun ise ayrı bir kişi olduğundan bahseder. Ama halkın zihninde iki Köroğlu’nun birleştiğinden bahsedilir. Sonuçta ne olursa olsun Köroğlu halkın gözünde haksızlığa karşı duran, fakirleri gözeten, cimri zenginlerden hoşlanmayan, yaşlıyı güçsüzü kollayan bir destan kahramanıdır. Günümüzde onaylanmayan pek çok davranış sergilese de bu onun bir halk kahramanı olduğu gerçeğini değiştiremez. Ayrıca şiirleri de günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. Hayatı filme bile alınmıştır. Filmde, başrolleri Cüneyt Arkın ve Fatma Girik oynamıştır. Ayrıca bazı şiirleri de bestelenmiştir. Günümüzde hala söylenmektedir.

Şiirlerinin Özellikleri

Köroğlu şiirlerinde genellikle yiğitlik, doğa sevgisi, dostluk ve aşk konularını işlemiştir. Söyleyişi coşkuludur. Dili oldukça sadedir. Şiirleri genellikle hikâyeler arasında yer alır. Bu şekilde yirmi dört hikâye vardır. En çok bilinen şiirlerinden bir örnek verecek olursak;

4777_koroglu2 Benden selâm olsun Bolu Beyi’ne,
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır.
At kişnemesinden, kalkan sesinden,
Dağlar seda verip seslenmelidir.

Düşman geldi tabur tabur dizildi.
Alnımıza kara yazı yazıldı.
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu.
Eğri kılıç kında paslanmalıdır.

Köroğlu düşer mi eski şanından,
Ayırır çoğunu er meydanından,
Kırat köpüğünden düşman kanından,
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır.

Dante Alighieri Kimdir?

Gnome kelimesi ileDante Alighieri; 1265 yılında doğup 1321 yılında ölen İtalyan Rönesans Hümanisti, şair, dil kuramcısı ve politikacıdır. Köklü ve asil bir aileden gelen şair Dante (asıl adı Durante degli Alighieri) kısaltmasını kullanmayı tercih etmiştir. Asil bir aileden gelmekte olan yazar, ailesinin güç ve saygınlık kaybetmesinden babasını sorumlu tutmuş ve hiçbir eserinde babasından bahsetmemiştir.

Aldığı eğitim hakkında kesin bir bilgi olmayan şairin, öğrenmeye açık yapısı ve meraklı olması nedeniyle kendi kendini geliştirdiği varsayılmaktadır. Genç yaşta büyük tutkuyla içine girdiği edebiyat sevdası onu, Yunan ve Latin eserlerini okumaya itmiştir. Dante aynı zamanda resim, astronomi ve felsefeyle de ilgilenmiştir. Edebiyat dünyasının en çok bilinen, modern kültürün ve modern İtalyancanın temeli varsayılan ‘İlahi Komedya’ adlı eseri kendisine dünya çapında ün kazandırmış ve günümüzde bile ün kazandırmaya devam etmektedir. Yüce Şair” ya da “İtalyan Dilinin Babası” gibi adlandırmalarda yapılan Dante ismi geçince akla gelen isimlerden biri de sonsuz bir aşkla sevdiği Beatrice’ dir. Çocuk yaşlarda Beatrice’e âşık olan Dante, hayatının her döneminde bu aşkın etkilerini düşünce ve yazın hayatına yansıtmıştır. Ünlü eseri “İlahi Komedya”’nın temelinin atılmasında Beatrice’e duyduğu aşk ön plandadır. Sonrasında Beatrice’in genç yaşta ölmesi yine şairin hayatında önemli bir etken olmuş ve şiire olan bakış açısını değiştirmiş, aynı zamanda edebiyata sımsıkı tutunmasına ve sürekli çalışmasına neden olmuştur. Eserlerinde Beatrice’i genellikle ölümlü bir insan modeli yerine ölümsüz ilahi bir görünüm içinde anlatmıştır.

4775_cehennemGenç yaşlardan itibaren siyasetin içinde olan Dante, ülkesinde imparator destekli aristokrasiyi savunan ve onların tam karşısında papa tarafından desteklenen iki siyasi gruptan papa destekli grup adına hareket etmiştir. Ama daha sonraları bu grupta kendi içinde ikiye ayrılmış (Beyazlar- Siyahlar) ve Dante zengin, reformist ve papalık ve papaya karşı mesafeli olan grubun (Beyazlar) içinde yer almıştır. Dante’nin aynı zamanda bazı kaynaklarda dönemin papasını ya da papalarını hiç sevmediği de belirtilmektedir. Bir dönem Floransa yönetiminde söz sahibi konumuna gelen Dante ve siyasi ortakları sonrasında sürgün cezasına çarptırılmışlardır. Sürgüne kadar ki hayatını Floransa’da geçiren Dante, sonrasında birçok şehir gezip son olarak Ravenna şehrinde yaşamaya başlamış ve orada hayatını kaybetmiştir.

Eserleri tarihsel sıralamadan çok yazdığı dile göre ele alınan Dante, Latince ve halk dili İtalyancasıyla eserler vermiştir. Bilinen en ünlü portresi Sandro Botticelli tarafından yapılan Dante’nin aynı zamanda o dönem oldukça yaygın olan ve günümüzde popüler olan bir ölüm maskesi( kişinin öldükten sonra yüzünün alçı kalıbı çıkartılmasıyla elde edilen maske) de bulunmaktadır. Günümüzde İtalya’da onlarca heykeli bulunan Dante’nin 1400′’lü yılların sonunda yapılan mezarı 1700′’lü yılların sonuna doğru anıt haline getirilmiştir. Daha çok lirik tarzda şiirler yazan şair aynı zamanda felsefik düşüncelerinde insan ömrünü ortalama olarak 70 yıl olarak değerlendirmiş ve 35 yaşın yolun yarısı olduğunu kabul etmiştir.
Popüler kültürün simgelerinden birisi olan şairin ünlü eserinden ilham alınarak yazılan onlarca eser bulunmaktadır. İlahi Komedya’dan etkilenerek ortaya çıkartılan son eser Dan Brown’ın Cehennem adlı romanıdır. Kitabın kapağında Dante’nin ölüm maskesi kullanılmıştır. Batı dünyasının en ünlü edebi kişiliklerinden bir tanesi sayılan Dante’ nin ölüm maskesi kullanılarak yüzünün canlandırılması için İtalya’daki bazı üniversitelerin çalışmaları olmuştur. Aynı zamanda 2008 yılında yüzlerce yıldır süren sürgün kararının kaldırılması için Floransa kent konseyi karar almıştır. Modern Avrupa’nın fikir babalarından bir tanesi sayılan Dante’nin İtalya’daki metal paraların üzerinde resmi bulunmaktadır. Aynı zamanda İtalya’nın onlarca farklı şehrinde ve çoğu Avrupa şehrinde heykelleri bulunan Dante’nin kabul edilirliği ülkesini aşmış ve evrensel bir hal almıştır.

Eserleri4775_dante

İtalyanca Yazdığı Eserler
*Vita Nuova (Yeni Hayat)
*Rime (Şiirler)
*Convivio (Şölen)
*Il Fiore (Çiçek)
*La Divina Commedia (İlahi Komedya) (Cehennem- Araf- Cennet şeklinde üç bölümden oluşur)

Latince Yazdığı Eserler
*De Vulgari Eloquentia (Halk dilinde Belagat)
*Monarchia (Monarşi)
*Epistulae (Mektuplar)
*Eclogae (Eklogalar)
*Quaestio de Agua et Terra (Su ve Toprak Sorunu

Gnome Arayüzüne Genel Bir Bakış

 linux forumlarında sıkça karşılaşırsınız. Gnome linux sistemlerde kullanılan bir arayüz türüdür. Pardus’da dahil birçok linux dağıtımı bu arayüzü kullanmakta ve kullanıcılarına arayüz tercihi olarak sunmaktadır. Herbir dağıtım, bu arayüze farklı bir özellik katarak gelişimine katkı sağlar.



Sadeliği ve hızı tercih sebebidir. Çok fazla donanım ihtiyacı istemediği için, eski bilgisayarlarınıza gün doğar. Fakat Windows’a çok fazla benzemez. Aslında kullanıcıları bu arayüzden uzaklaştıran sebep Windows’ta alt kısımda bulunan panel uygulamasının Gnome arayüzünde üst ve alt olmak üzere 2 adet bulunması ve asıl görevlerin üst panelde bulunmasıdır.
Diğer arayüzlere göre(KDE,Cinnamon vb) daha stabildir. Bu özellik hem uygulamalarda, hemde arayüzün kendisindedir. Görme engelliler için hazırlanan ve özgür yazılım ürünü olan ekran okuma programı ORCA, en etkin şeklide bu arayüzde çalışmaktadır. Bu da arayüzün sade ve kararlı yapısından kaynaklanmaktadır.


Kurulum için Synaptic Paket Yöneticisi ve Yazılım Merkezinde “gdm3″ olarak aratıldığında çıkan eklentiyi kurmak yeterlidir. Veya komut satırında “sudo apt-get install gdm3″ yazarak karşılaşılan önergeleri yanıtlayarak kurulum yapılabilir.
Kurulumdan sonra kullanıcı giriş ekranında “Gnome, Gnome Classic” şeklinde 2 farklı isimle yerleşecektir. Herhangi biri tercih edilerek bu arayüze geçiş yapılır.