Bazı insanların vücudunda gerekli enzimlerin
üretilememesi ve eksikliği çeşitli hastalıklara yol açar. Örneğin
fenilketonüri denen kalıtsal hastalık, bir aminoasit olan fenilalanini
parçalayan fenilalanin hidroksilaz enziminin yokluğundan kaynaklanır.
Fenilalanin oranı düşük yiyeceklerle özel bir beslenme rejimi
uygulanmadıkça, enzim eksikliği nedeniyle bu madde parçalanamaz ve
hastada beyin dokularının yıkımı, zekâ geriliği gibi ağır belirtiler
görülür.
Vücut dışındaki doğal süreçlerin çoğu da enzimlere bağlıdır. Mantar türü
olan mayalar ürettikleri enzimle şekeri parçalarak alkol ve karbon
diokside dönüştürür; bu sürece mayalanma denir (bak. Mayalanma).
Enzimlerin biyokimyasal tepkimelerdeki katalizleyi-ci işlevini ilk kez
1897'de Alman biyokimyacı Eduard Buchner mayalanma olayını inceleyerek
kanıtlamıştı. Bir enzimi laboratuvarda ayırmayı başaran ilk kişi de
ABD'li bilim adamı James Sumner oldu. Sumner 1926'da, idrardaki üreyi
amonyak ve karbon dioksit halinde parçalayan üreaz enzimini katışıksız
olarak ayırmayı başardı.
Çeşitli sanayi dalları da çok kullanılan bazı enzimleri doğadan ödünç
almıştır. Kan lekelerini ya da dokumalardan kolay kolay çıkmayan bazı
inatçı lekeleri temizlemek için üretilen "biyolojik" katkılı deterjan
ve temizleme tozlarında bazı yapay (sentetik) enzimler bulunur. Bu
enzimler, vücuttaki yaşlanmış kan hücrelerini parçalayan doğal
enzimlerin molekül yapısı örnek alınarak üretilmiştir. Genetik
mühendisliği alanında çalışan biyokimyacılar da, doğal proteinlerin
yapısını inceleyebilmek için bu proteinleri parçalayabilen enzimlerden
yararlanırlar. Ayrıca daha üstün nitelikli ya da verimi daha yüksek
ürünler elde edebilmek için, gene enzimler aracılığıyla genleri daha
değişik bir DNA yapısında birleştirmenin yollarını araştırırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder