Çoğumuz
evlerimizin "tertemiz", "mikropsuz" olması için çeşitli kimyasal
maddeler kullanıyoruz. Tuvalet ve fırını temizlemek için asit, banyoyu
dezenfekte etmek için fenol, mobilyaları cilalamak için damıtılmış
petrol ürünleri, çamaşırlarımızı beyazlatmak için klor ve evlerimizi
temiz tutmak için çeşit çeşit diğer zehirli kimyasal maddeler… bu
sıralama böyle uzayıp gidiyor…
Günlük yaşamda kullandığımız ürünler 50 bin’in üzerinde kimyasal
madde çeşidini içeriyor ve her yıl bunlara yüzlerce yenisi ekleniyor.
Birçoğu ise yeterince test edilmeden ve belirli bir mevzuata tabi
olmadan piyasaya sürülüyor.
Bu ürünlerin büyük kısmı doğrudan kanalizasyona akıp sonunda da su
sistemlerimize karışıyor. Sözünü ettiğimiz kimyasallar, sonunda "fazla
yüklenme" olasılığı oluşturarak vücudumuzda depolanıyor ve zehirli olma
düzeyine ulaştığında çeşitli hastalıklara yol açıyor. (Kronik yorgunluk
sendromu, alerjiler, karaciğer sorunları, lenf kanseri gibi.)
Evsel temizlik malzemeleri sadece toprağı ve su kaynaklarını değil,
teneffüs ettiğimiz havayı da tehdit ediyor. Sprey boyalar, fırın
temizleyiciler, dezenfektanlar, mobilya parlatıcıları ve diğer tüm sprey
ürünler, birkaç gün sonra soluyacağımız havanın bir parçası oluyor.
Sadece kentlerde yaşayanların değil, kırsal kesimde yaşayanların da atık
su sistemlerine neler gönderdiklerine dikkat etmeleri gerekiyor.
Foseptik sistemler atık su sorununu çözmüyor; boyalar, çözücü,
inceltici, ağartıcı kimyasallar, aseton, tuvalet temizleyiciler ve
lavabo açıcılar ile diğerlerinde bulunan belirli kimyasal maddeler
organik maddeleri parçalayan organizmaları zehirleyebiliyor. Oysa
organik maddelerin parçalanması doğal döngünün işlemesi açısından
zincirin olmazsa olmaz halkalarından birini oluşturuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder